15 Ekim 2025 - 17:35
Eğer Bu Belgeler Trump İçin Olsaydı: Amerikan Demokrasisinin Kırılma Noktası

Amerikan kamuoyu, yıllar boyunca “ihanet” ile “jeopolitik pazarlık” arasındaki ince çizgide yürüyen liderlik figürleriyle sınandı. Peki ya eğer bir gün, bu çizgi tamamen aşılmış ve kanıtlarla belgelenmiş olsaydı?

Uluslararası Ehlibeyt (a.s) Haber Ajansı -ABNA- Düşünce deneyleri bazen gerçekle yüzleşmenin en etkili yoludur. Şimdi hayal edin: Medyaya sızan belgeler, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın, bir Rus oligarktan yüklü miktarda mali destek aldığına ve karşılığında bu oligarka ciddi jeopolitik tavizler sunduğuna dair somut deliller içeriyor. Uluslararası bankacılık transferlerinden şifreli mesajlara, özel toplantı kayıtlarından diplomatik telgraflara kadar her şey belgelenmiş. Kulağa komplo teorisi gibi geliyor olabilir. Ancak ya gerçek olsaydı?

Böyle bir gelişme, Amerikan siyasi tarihini sadece sarsmakla kalmaz, temelden yeniden şekillendirirdi. Watergate bile bunun yanında naif kalabilirdi. 1972'deki otele gizlice dinleme cihazı yerleştirmekle, bir süper gücün başkanlık koltuğunun başka bir süper gücün finansmanıyla kazanılmış olması aynı terazide tartılamaz.

Peki neden bu örnek, şu an gündemde? Çünkü dünya, farklı coğrafyalarda çok benzer olaylara tanıklık ediyor ama aynı tepkiyi vermiyor. Küresel ölçekte iktidarlarla sermaye arasındaki girift ilişkiler giderek daha fazla ortaya dökülüyor; belgeler, ifşalar, gazetecilik ürünleri... Ancak kamuoyunun tepkisi ülkeden ülkeye radikal şekilde farklılık gösteriyor.

Amerikan toplumu, varsayımsal bile olsa, Trump’ın yabancı bir finansör tarafından desteklendiği düşüncesine ciddi bir şekilde kafa yoruyor. Çünkü bu, yalnızca bir yolsuzluk meselesi değil; ulusal egemenliğin ihlali anlamına geliyor. Öte yandan bazı ülkelerde, benzer iddialar “komplo” etiketiyle geçiştiriliyor ya da medya gündemine bile taşınmıyor.

Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Demokrasi yalnızca seçim sandığına indirgenebilir mi? Eğer halk, kendi iradesiyle seçtiğini sandığı bir liderin aslında başka güç odaklarına bağlı olduğunu öğrenirse, bu rejim hâlâ demokratik olarak adlandırılabilir mi?

Trump örneği, burada yalnızca bir düşünce deneyi. Ancak bu deneyin gösterdiği gerçek çok daha derin: Halkın siyasetteki “şeffaflık” beklentisi, liderlerin kişisel çıkarlarını halk iradesinin önüne koyduğu her durumda ihlal ediliyor. Ve bu ihlalin büyüklüğü, bazen sadece belgeye indirgenemeyecek kadar karmaşık ve sistematik hale gelebiliyor.

Eğer bu tür iddialar Amerika’da gerçekleşseydi, New York Times’tan Washington Post’a, CNN’den bağımsız araştırmacı gazetecilere kadar herkes devreye girerdi. Ancak başka coğrafyalarda benzer iddialar ya sansürleniyor ya da sistematik olarak itibarsızlaştırılıyor. Demokrasi, eşit uygulanmadığında sadece bir isimden ibaret kalıyor.

Bugün, her toplum kendi "Trump senaryosunu" sorgulamak zorunda. Çünkü egemenliğin yalnızca bayrakla ya da milli marşla değil, aynı zamanda hesap verilebilirlik ve şeffaflıkla da ölçüldüğü bir çağdayız. Eğer bu çağda halk, yöneticilerini finanse eden görünmez güçleri tanıyamıyorsa, seçimlerde verdiği oy gerçekten kime gidiyor?

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha